11 Ocak 2013 Cuma

Enez Ağustos 2009

Enez mendireğinde sabah suyunda dalışımı yapıyorum, görüş dipte oldukça açık ancak satıhta tam bir muamma var. Mendireğin dibine doğru inip çıkarken kalabalık bir karagöz sürüsü görüyorum. Tekrar nefeslenerek indiğimde hepsi çoktan gitmiş ancak en dipte yassı bir kayanın üzerinde 4 tane güzel eşkina görüyorum. Kayalara saklanarak üstlerine süzülüyorum , şimdi hepsi önümde.. seçimimi yapıp tetiğe basıyorum ve eşkinamı alıyorum



5 Ocak 2013 Cumartesi

Gökçeada Aralık 2007

Bayramda Gökçeada başka güzeldir diye arkadaşlarla yola koyulduk, hava soğuk ama atmosfer  çok güzeldi...


Adaya geldiğimizde İmros herzamanki gibi tüm güzelliğini gözler önüne seriyor bizi resmen büyülüyordu




Adanın tüm koylarını gezdikten sonra Lazkoyunda dalış yapmaya karar verdik hava 6 dereceydi...







Tüm dalış boyunca inanlmaz bir bitki örtüsü bizi büyüledi, av olarak sadece çok kalabalık bir sürüden  denk getirdiğimiz sarpa ile yetinsek de orada olmanın verdiği huzur herşeye değdi


Geceliğini 100 dolardan kiraladığımız taş evde kuzine sıcaklığında güzel bir akşam yemeği yedik...





hala gidip görmemiş olanların mutlaka adaya gitmesini tavsiye ederim. ( Bot varsa tadından yenmez :))





Tekirdağ Eylül 2006

Dostlarla gittiğimiz Tekirdağ bölgesinde yaptığımız dalışlarda çok av yapamadan dönüşe geçtiğimiz sırada görüntüsünü beğendiğimiz bir koyda bir dalış daha yaparak avımızı yaptık, koyun içerisinde artık kullanılmayan bir iskelenin derinlere doğru uzanan ayakları vardı. En sondaki ayakların dibine yatarak yaptığımız agaşonlarda kefaller ile karşılaştık derinlik 8-9 m civarıydı. Daha sonra kara kıyı yaparak levrek aradık,  50 santim bulanık bir suda biraz da zorlanarak avımnızı gerçekleştirdik.








3 Ocak 2013 Perşembe

GEMİCİ BAĞLARI

                                                                 İZBARÇO

                                 
İzbarço halatların çımalarına geçici kasa yapmak için kullanılır. Yelken ıskotaları ve mandarları bağlamak gibi sayısız yerde işlev görür


      
                                                                   CAMADAN
  
 
 
Camadan aynı çapta iki halatı birleştirmek için kullanılır. Halatlara yük binince birbirlerinin krozu içinde sıkışır ve kurtulmazlar
 
 
 SANCAK
 
 
Sancak bağı ıskota bağı olarak ta anılır. Sıkışmaya uygundur, kolaylıkla kurtulmaz. Bir halatın çımasını; bir kasaya veya başka bir halata bağlamak için kullanılır
 
 
KROPİ
 
 
 
 
Iskotaların ya da diğer halatların çımasının bir delik veya makaradan çıkmasını önlemek için kullanılır.
 
 
 KAZIK
 
 
 
Bir halatı kazığa ya da ince bir halatı kalın bir halata bağlamak için kullanılır. Çabuk yapılan emniyetli bir bağdır. Yük altında çok sıkışır.
 
 
 
      DÜLGER
 
 
Teknelerde en çok kullanılan bağlardan bir tanesidir. Bir halatın çımasını; mapaya, aneleye, veya bir güverte yapısına bağlamak için kullanılır.
 
 
 
ÇİFTE KAZIK
 
 
 
 
Kazık bağı ile aynı amaçla kullanılır daha güçlü ve emniyetlidir.
 
 
         ÇİFTE SANCAK
 
 
Sancak bağı ile aynı amaçla kullanılır daha güçlü ve emniyetlidir
 
 
 
ÇÜRÜK
 
 
 
 
 
Halat bedeni üzerindeki çürük ya da zayıf kısmı by-pass etmek için kullanılır
 
 
DÜĞÜM
 
 
 
Denizcilikte kullanılan bağlara bazen yanlış olarak düğüm denir örneğin ;balıkçı düğümü vs. Düğüm bir bağ formudur.
 
BALIKÇI BAĞI
 
 
İki halatın çımalarını ve genellikle misinaları bağlamak için kullanılır.
 
 


Dalışa Yasak Sahalar

Karadeniz



Marmara


Ege











     
 Akdeniz




2 Ocak 2013 Çarşamba

Sığ Su Bayılması ( SENKOP)

Serbest dalışın en önemli tehlikelerinden sığ su bayılmasını oluşturan faktörler aşağıdaki şemada özetlenmiştir. Dikkat edilmesi gereken son derece önemli bir konu.

Sığ su bayılması genellikle yüzeye çıkışta son 15 ft’te (5 m.) de görülür. Oksijen açlığı çeken akciğerler yüzeye yaklaştıkça daha da hızlı genişleyerek bir anlamda oksijen vakumu yaratır. Bunun sonucunda kanda az miktarda kalan oksijen akciğerlere çok hızlı transferiyle kanda çok ani bir oksijen yetersizliği doğar. Merkez sinir sistemi (MSS) ise bu durumda acil durum protokolüyle oksijen tüketimini minimize etmek için dalgıcın bilincini kaybettiği an kritik nokta kabul edilir. Kritik andan itibaren iki olasılık vardır. Bunlardan birincisi dalgıcın bayıldıktan sonra nefes almaya çalışması ve bunun sonucunda boğulmasıdır. Bu zayıf bir ihtimaldir; çünkü dalgıç dalış sırasında nefes tuttuğundan bayıldıktan sonra MSS’in nefes alma impuls’ı gönderme ihtimali zayıftır. Bu aşamada genellikle yanlış bilinen bir olguyu düzeltmekte yarar vardır. Herhangi bir sıvıyla boğulma durumlarında akciğerlere o sıvının dolması iki aşamada olanaksızdır. Solunum yollarına giren ilk sıvıyla buradaki kaslar kasılır ve daha fazla sıvı girmesini önler. Dalgıcın veya başka bir kazazedenin akciğerlerine ancak ölümünden belli bir süre sonra (5-30 dak.) su dolabilir. Bunun sebebiyse ölümden belli bir süre sonra bu kasların gevşemesi ve sıvıyı daha fazla engelleyememesidir. Konumuza yeniden dönersek kritik noktadan itibaren olabilecek ikinci olasılık dalgıcın hiç nefes almamasıdır ki bu dalgıcın kurtulması olasılığını artırır. Sığ su bayılmalarında (kendimin de şahit olduğu gibi ) dalgıcın bayıldığı andan itibaren nefes almaması çok yüksek bir olasılıktır.

Sığ su bayılmasının ölümcül sonuçlarla sonuçlanmasının sebebi çok ani ve hızlı gelişmesidir. Dalgıç daha ne olduğunu anlamadan ani bir baş dönmesinin ardından (1-2 saniye) bilincini kaybeder. Bilinçsiz serbest dalıcıların dibe daha rahat inebilmek için fazla ağırlık almaları sonucu bu kişiler sığ su bayılmasıyla karşılaştıklarında bayılmanın ardından palet vuramadıklarından negatif yüzerlilikleri sayesinde dibe batar ve kendi sonlarını hazırlar.

Sığ su bayılması (SSB) görülen dağlıçların %85’inin dalıştan önce hipervantilasyon yaptığı belirlenmiştir.
Grafik için Bülent YUVACAN arkadaşımıza teşekkür ederiz.

Hipervantilasyon Ve Etkileri

Hipervantilasyon: Belli bir zaman diliminde gereğinden daha hızlı veya daha derin ve hatta hem derin hem de hızlı nefes almaya hipervantilasyon denir. Bu durumda vücutta daha fazla oksijen depolanamaz. Derin ve hızlı solumanın ardından kandaki karbondioksit miktarında önemli düşüşler görülür.

Hipervantilasyonun temel tehlikesi, dalış öncesi CO2 seviyesinin çok düşük olması nedeniyle CO2’nin nefes alma istemi yaratacak oranlar çok geç ulaşması ve ulaştığı zaman ise beklide oksijen miktarının tehlikeli sınırlara ulaşmış olmasıdır. Oksijen seviyesi dipte hipoksia yaratacak düzeylere kadar düşmez. Bunun sebebi 60 mmHg altındaki oksijen kısmi basınçlarında kandaki CO2 seviyesi ne olursa olsun oksijen mekanizmasının devreye girmesi ve dalgıcın nefes alma istemi duyarak çıkışa geçmesidir.Fakat yüzeye yaklaştıkça zaten sınır değerlere yakın olan oksijen kısmi basıncı iyice düşer ve buna ek olarak akciğerlerdeki oksijen azlığını fiziksel gaz kanunları sonucunda dokular ve kan karşılamak zorunda kalır. Kanda kalan az miktardaki oksijende akciğerlere difüze olur ve bir anda vücutta hipoksia oluşur ve dalgıç bilincini yitirir. Yukarıdan anlaşılabileceği gibi sığ su bayılmasının görüldüğü durumlarda dalgıcın yukarı çıkma istemini hem CO2 hem de O2 yaratabilir. Fakat istemi hangi gazın yarattığı sonucu dağiştirmez;dalgıç yüzeye yaklaştıkça özellikle son 15 ft’te oksijensizliğe bağlı olarak bilincini yitirir.

Beyin vücutta karbondioksit miktarı artınca nefes al emri verir, oksijen miktarı azalınca değil !

Karbondioksit miktarı "hiperventilasyon", yani dolu dolu ve sıkça nefes alıp vermek
ile düşürülebilir.

Aşağıda normal nefeslenme ile hipervantilasyon ile yapılan iki dalış grafiği verilmiştir..Lütfen Karbondioksit ve oksijen seviyelerine Dikkat edin.






Dikkat ederseniz beynin uyarılması hangi seviyede yapılıyor.Oksijen miktarı kritik seviyenin altına düşmeden nefes alma uyarısı ile yukarı çıkma sinyali veriliyor..




Bu grafikte ise hiperventilasyonla düşürülmüş vücuttaki karbondioksit miktarı sebebi ile uyarının nerede geldiğine bakın.Oksijen miktarı çoktan kritik seviyenin altında ama karbondioksit miktarı hala düşük olduğundan nefes alma mutlak zorunluluğu hala oluşmamıştır.. Bayılma ardından Ölüm bu şekilde geliyor malesef....

Unutmayın;

Serbest dalış yapan herkesin , sığ su bayılmasından korunmalarının en önemli yolu hipervantilasyondan uzak durmaktır.

Kullanılan Ağırlık Ve Önemi

Takılan ağırlığın Senkop oluşumunda ve sonrasında çok önemi vardır.Hayatta kalmanız için önem arz eden bir konudur.

Takılan ağırlıklar kişinin vücut ağırlığına ve av yapılan derinliğe göre değişiklik gösterir.Dalış yapacağınız derinlikte nötr olacak ağırlık takmanız önerilsede 10 metre ve altındaki dalışlarda nötr olacağınız derinlik en çok 10 metre olmalıdır...

Fazla takılmış ağırlık çıkışta oksijen tüketiminizi arttıracağı için ,tehlike arz eder.Bu sebeple oksijen seviyenizin ani düşüşünüde destekler niteliktedir..

Gerçekleşmiş bayılma sonunda ağırlığı fazla olan kişinin kurtulma şansı yoktur.Çünkü bilincini yitirmesi sonucu dibe doğru düşer ve boğulur.

Elbisenizin kalınlığı ve dalış derinliği, temel alındığında, aşağıdaki gibi bir genel tablo ortaya çıkıyor.


Not: yukarıdaki tablo 175cm boyunda ve 76 kg ağırlığında bir dalıcıya göre yapılmıştır .

Bu değerler, işin başında, deneme yanılma yaparak vakit kaybetmemeniz için faydalıdır. Bundan sonra, işin teknik kısmı, çok daha hassas ayarlar yapmayı sağlar. Kendinize en uygun ağırlığı bulabilmek için, belirlemeniz gereken koşullar vardır, daha sonra bu koşullar altında deneme yapmanız gerekiyor.
http://www.chasse-sous-marine.com/magazine/pratik/lest.htm


Verilen bu linkte kilo ve elbise bedeninizi yazarsanız ,derinliklere göre kullanmanız gereken ağırlıkları size veriyor..Ne kadar uydun ağırlık durumu verilsede , ince ayarlar sizin deneme yanılma yöntemi ile düzenleyeceğiniz ve kullanacağınız ağırlık ayarlarıdır..

Senkop'u Önlemek İçin Dikkat Edilecek Kurallar

Vücudun Basınca Karşı Adaptasyonu

Dalış sırasında baş aşağı bir pozisyonda basınca karşı kendimizi rahat hissetmemiz pek kolay değildir. Doğal eğilim basınçtan kaynaklanan sıkışma sırasında hissedilen gerginliktir.

Dalış sıklığı ve tekniği , vücudumuzun basınca karşı adaptasyonunu sağlar.Bu dalışlar sırasında kulakların ve sinüslerin zarar görmemesine oldukça özen gösterilmelidir ..

İnsan vücudu oldukça fazla basınca dayanıklıdır. Sualtında 1148 feet deniz suyu basıncına dayanan ( 510,8 Psi ) insan vücudu, deneysel koşullarda ( laboratuarlarda ) 2250 feet deniz suyu ( 1001,3 Psi ) basıncına dayanmaktadır.

Basınca en duyarlı yerlerimiz, vücudumuzdaki doğal hava boşluklarıdır. Bunların başlıcaları ortakulak, sinüsler ve akciğerlerdir.

Bu boşluklardaki hava basıncının daima dış basınç ortamıyla eşit olması gerekir. Barotravma, inişte sıkışma ve çıkışta da tersine sıkışma olarak görülür. Başlıca semptom inişte özellikle ağrıdır, bu bazı vakalarda kanama ile birlikte olabilir. Diğer sık olmayan semptomlar; baş dönmesi, his kaybı ve yüz felcidir.

Yüzeyde akciğerini tümüyle doldurup tüpsüz dalış yapan, sonra da çıkışta nefes vermeyen bir dalgıçta bir akciğer zedelenmesi oluşmaz. Bunun nedeni önce büzülüp sonra genleşen havanın en fazla ilk hacmine kadar genişlemesidir.

Hemen her dalış yapan kişi suyun henüz birkaç metre altında kulaklarında oluşan ağrıdan yakınır. Bunun nedeni dıştan orta kulak içindeki gaz hacme olan basıncın timpanik membranı içeriye doğru çöktürmesidir. Bu durumu önlemenin tek yolu " kulak açma" denilen Valsalva manevrasıyla, Frenzel manevrasıyla ya da basitçe yutkunarak öztaki kanalı aracılığıyla orta kulak içine hava yollamaktır. Acemi dalgıçlar bu işlemi gerçekleştiremezler. Bazen de ağrı belirgin duruma gelinceye kadar kulak açmazlar. Oysa östaki sfinkterinin anatomik yapısı nedeniyle orta kulak içinde vakum ortaya çıktığında kulak açma giderek zorlaşır. Bu nedenle kulak açma işleminin ağrı eşiğine varılmadan yapılması gerekir.

Nefeslenme

Ciğerlerimiz, kaburgalarımız ve alt kısımda bulunan diyafram kası ile çevrelenir. Öncelikle diyaframın, aşağı hareketi, sonra, kaburga ve köprücük kemiklerinin ileri ve yukarı hareketleri ile ciğerler şişer, aynı hareketlerin tersi ile söner. Oturduğumuz yerde veya dinlenirken, dolum işlemi oldukça sınırlıdır. Gerektiği kadar hava alır ve veririz. Oysa, nefesli dalış için, dolum işleminin, ciğerlerin en uç noktalarına kadar yapılması gerekiyor. Bu işlem birkaç safhadan oluşur.


Ciğerlerinizi zorlamadan nefesinizi verdikten sonra, önce diyaframınızı çalıştırarak, ciğerlerin alt ve uç kısımlarını tam olarak doldurun. Bunu yapabilmek için, göğsünüzü kullanmadan, karnınızı, bir hamile gibi şişirin. Bu işlem sonucu, diyaframınız, alabileceği en aşağı pozisyonu alacaktır. Hemen arkasından, karnınızın pozisyonunu bozmadan, göğsünüzü şişirin ve dolum işlemini, omuzlarınızı biraz geri alarak tamamlayın. Bu çalışmayı, karada, yere bağdaş kurarak ve belinizde sizi sıkan bir şey olmadan çalışabilirsiniz..

Ciğerlerinizi tam olarak doldurdunuz. Sıra deponun ağzını kapatmaya geldi. Ciğerlerin kapatılma yöntemi oldukça önemlidir. Özellikle yeni başlayanlar, bu konuda sıkça hata yaparlar.

Nefesinizi, diyaframdan tutabilirsiniz. Bu durumda, diyafram kasılır ve o pozisyonda kalır. Ciğerleri sürekli aşağı çekili tuttuğu için de siz nefesinizi tutmuş olursunuz. Ciğerlerinizi doldurduktan sonra, ağzınızı kapatmadan bu şekilde nefesinizi tutabilirsiniz.

Diyafram oldukça büyük bir kastır ve çalıştığı zaman çok oksijen tüketir. Nefes tutmak için, diyaframınızı kasıyorsanız hem belirli oranda stres yaşarsınız hem de, apnea süreniz kısalır.

Ciğerlerinizi bir balon gibi düşünün. Havanın tek çıkış yolu olan gırtlağınızı kapatırsanız, bu balonun ağzını bağlamış olursunuz. Yutkunma işlemi sırasında, nefes borunuz nasıl kapanıyorsa, aynı işlemi bilinçli olarak yapmayı deneyin. Tarifinden daha kolay olduğunu göreceksiniz. Nefesinizi, gırtlağınız ile tuttuktan sonra, diyafram ve göğüs kafesiniz rahat pozisyonda serbest bırakın, ciğerlerinizdeki hava, her noktaya aynı basıncı uygulayacağı için, nefes tutmanın meydana getirdiği stresi en aza indirger.

Ciğerlerini, hiçbirzaman patlayacakmış kadar doldurmayın

Kesinlikle hipervantilasyon yapmayın

Nefesli dalış diğer klasik sporlarda olduğu gibi kas gücünün arttırılmasıyla ilerleme kaydedilen bir spor dalı olmaktan çok oksijen tüketiminin en aza indirilmesini hedefler. BU spor dalında fizik yapınızın yanında psikolojiniz, nefes tutma becerinize etki edecektir. Çok gelişmiş kas, çok oksijen tüketimi demektir, ancak, size gerekli olan mücadeleye uygun bir fizik kondisyona da ulaşmış olmanız gerekir. Fazla kilolar her zaman aleyhinize çalışır.

Oksijen ihtiyacınız sizi zorlamadan önce, henüz rahat iken, işinizi bitirip çıkmaya bakın.

Kendi Sınırlarını Bilmek

1. Dalış sınırı, derinlik değil süre sınırıdır.

2. Hesaplanan Sınır Değeri, dalış koşulları uygun olduğunda nefessiz geçireceğimiz en uzun süredir ve bunun üzerine hiç bir şekilde çıkılmamalıdır. Bu sınırı uygularken, uygun koşullar:
a. Dinlenmiş olmak (bir gün öncesi dalış vb. yorgunu olmamak),
b. Alkollü-akşamdan kalma, son 4 saatte sigara içmiş, ilaç almış, hasta, üşümüş vb. olmamak,
c. Bir önceki dalışla yapacağımız dalış arasında en az 5 dakika dinlenmiş olmak,
d. Dalış öncesinde bedensel ve zihinsel olarak yeterince gevşemiş ve rahat olmak,
e. Dalışa isteksiz olmamak.
olarak ifade edilebilir.

3. Sınır Değeri statik nefes tutma süremizden türetilecektir, şöyle ki:
a. Huzurlu ve uygun bir ortamda, tercihan evimizde, sırt üstü uzanarak, teknikler bölümünde Sn. Jak Boeno'nun anlattığı şekilde nefeslenerek en uzun STATİK NEFES TUTMA sürenizi belirleyiniz.
b. Eğer dalış tecrübeniz 0-5 yıl ise bu sürenin ÜÇTE BİRİNİ hesaplayınız, (örneğin 2 dakika 30 saniye = 150 saniye; 150 saniye / 3 = 50 saniye)
c. Dalış tecrübeniz 5-10 yıl arasındaysa sürenin İKİBUÇUKTA BİRİNİ hesaplayınız (örneğin 150 saniye / 2,5 = 60 saniye)
d. Dalış tecrübeniz 10 yıl üzerindeyse bu sürenin YARISINI hesaplayınız (örneğin 150 saniye / 2 = 75 saniye)

4. Dalış sırasında eğer mümkünse geri sayımı olan bir saatle, ya da daha iyisi D3 gibi bir dalış bilgisayarıyla dalacağımız derinliğin her bir metresi için 1 saniye süre koyarak dipten ayrılma süremizi belirliyoruz. Örneğin,
toplam süremiz 50 saniye ve 10 metreye dalacağız 10 metre x 1 saniye = 10 saniye; 50 saniye - 10 saniye = 40 saniye. Bu süreyi yüzeyde dalışa başlarken başlatıyoruz ve dipte en çok 40 saniye doluncaya dek kalıyoruz, yüzeye vardığımızda ise en çok 50 saniyelik SINIRIMIZA ulaşmış oluyoruz. Eğer saat gibi yardımcı bir cihaz yoksa da mutlaka saniyelerle uygun olarak içimizden sayma alışkanlığı edinip, yüzeyden inerken sayı sayacağız ve dipte örneğin 40 dedik mi karşımızda hayatımızın balığı olsa paleti vurup yukarı çıkacağız.

Bu şekilde dalındığında tüm şartlar da uygunsa sığ su bayılmasına ya da sambaya uğrama riski çok çok azalacaktır, her insanın vücut yapısı farklı olduğu için kesinlikle tehlikeyi ortadan kaldırır gibi bir iddiada bulunmak doğru değildir.

Konsantrasyon, Psikoloji ve Fiziksel Şartlar

Başlangıç olarak bu konudaki en önemli hususlardan birisi de stresi ve strese neden olan etmenleri anlamaktır. Stres, vücudun adaptasyonu için gerekli bir tepkidir ancak normalden fazla olması durumunda aşırı yüklenmeye ve sonuç olarak performansta gerilemeye neden olabilir.

Her birimiz hemen hemen aynı korkuları ve endişeleri duyarız. Soğuk, kötü görüş, dalgalar, akıntılar gibi dikkati dağıtan çevresel değişiklikler, sığ su bayılması korkusu, geç eşitleme konsantrasyon kaybına ve yüzeye zamanından önce çıkmamıza neden olabilir. Eğer dalgıç zihinsel olarak kendini iyi bir şekilde eğitmediyse maske buğulanması gibi basit bir olaydan bile çabukça telaşlanıp konsantrasyon kaybına uğrayabilir.


Dalgıç mutlaka çok iyi konsantre olmalı öyle ki ilk eşitleme anını bile unutmalıdır. En büyük hatalardan birisi de dalgıcın “Konsantre Olmalıyım” şeklinde şartlanmasıdır. Bu kendinize konsantre olmanız gerektiğini söylemenizdir ki bu konsantre olmanızı engelleyen durumun olduğunun bir belirtisidir.

Yorgun ve sağlıksız durumlarda dalış yapılmaması gereklidir. Kendinizi keyifsiz hissediyorsanız o gün suya girmeyin. Vücudunuzu dinleyin

Dalıcının dalışı zamanında sonlandırması da önemli bir noktadır. Sınırlarımızı aşarak suyun altında fazla kalmamak gereklidir.Bu çabuk tükenmeye yol açar.

Vücut performansını ve sağlıklı karar verme durumunu kötü yönde etkileyecek, bir durum da alkollü dalmak olduğundan dalış öncesi kesinlikle alkol alınmamalıdır.

Dalıştan önce yapılmaması gerekenlerden biri de yemek yemek. Dalışın tok karnına yapılmaması en uygunudur. Ama çok acıktıysak dalış arasında açlığımızı gidermek için kan şekerini yükseltmek amacıyla birkaç bisküvi yiyebiliriz ve susuz kalmamak için de su içebiliriz.

Zevkli dalışlarda zamanın nasıl geçtiğini anlamayız. Ama vücudumuz dalışı bırakmamız için bize bazı sinyaller verir. Bunları şöyle sayabiliriz:

1-Sualtında kalış süremizin azalması;
2-Alınan nefesin artık doyurucu hale gelmemesi;
3-Yukarı çıkınca baş dönmelerinin oluşması;
4-Kulak çınlaması, bulanık görme;
5-Bacak kaslarında adele seyirmesi ve kramplar;
6-Titreme;
7-Dudak, el ve tırnakların morarması;
8-Bel ağrısı;
9-Yorgunluk bitkinlik hissi.

Bunlar olunca dalışı terketmek gerekir.

Dalış Tekniği

Suda derinlere doğru süzülmek (palet vurmadan suda derinlere doğru süzülmek) derin dalışın sırlarından birisidir ve üzerinde çalışması gereken bir tekniktir. Dalgıcı rahatlatan aynı zamanda oksijen ve enerji konservasyonu sağlayan bu tekniğin mutlaka çalışılarak kazanılması gerekir. Bunu yapabilmek için 8–10 m’lerde nötr yüzer olmak lazımdır.

Tasarruf ettiğiniz ve harcamadığınız her oksijen miktarı,çıkışta size gerekli olacaktır..

Derin dalışlarda gelişim adım adım olmalıdır. Bu eğitimi almaya başlayan dalgıçlarda sıkça rastlanan problemlerden bir tanesi de bir an önce derinlik artırma isteğidir. Ancak bu birden değil çok çalışarak aşama aşama yapılmalıdır. Kısacası derin dalışlarda günlük derinlik gelişimi her antrenmanda en fazla 1 m artırılmalıdır.

Uygulanacak İlk Yardım

Su İçindeyken Uygulanacak İlk Yardım

YÜZEYDE BAYILMA
Bayılma esnasında sadece bilinç kaybı ve breathing reflex(dalma refleksi) ini yitirir. Burda yapılan işlem bu refleksi işlevsel hale getirmek olmalıdır. Sonuç olarak gözbebeğimizde mevcut olan Baro reseptörler de bu refleksi aktif hale getirmemizde birinci öncelik taşır
yapılacak ilk işlem; ilk müdehale kişiyi yüzeyde tutmak olmalıdır. Gerekirse bir dizimizle destekliyerek kişiyi su yüzeyinde sabitlemeliyiz.

İkinci önemli işlem; MASKE ve ağızda ŞNORKEL var ise KESİNLİKLE çıkarmak olmalıdır.

Üçüncü önemli işlem, kişinin bilincinin yerine gelmesi için yüksek sesle kişinin ismini söylemek olmalıdır. Şayet hala nefes almıyor ise kuvvetli bir şekilde göz bölgesine üflemek, çok hafif bir şekilde yüzümüze traştan sonra kolanya sürerken hafif hafif vurduğumuz gibi bayılan kişinin yüzüne hafifçe bu işlem de yapılır. Kişi kendine geldiği an istem dışı hareketler ve panik yapabilir. Bu durumda sakin olup tam olarak kendine gelene kadar baylma geçiren işi ile bağlantıyı kesmemek gereklidir.



ÇIKARKEN BAYILMA

Yüzeyin 7-8m altında yada dipte bayılan kişiyi resimde görüldüğü gibi panik yapmadan satıhtan sakince süzülerek hiç zaman kaybetmeden yüzeye çıkarmak birinci öncelik olmalıdır. İkinci öncelik bayılma geçiren kişiıi yine sırt üstü yatırıp maske ,var ise şnorkeli ağızdan acilen sakince çıkartmak olmalıdır. Yukardaki işlem yapıldığı halde mağdur hala ayılmamışsa larino-spazm geçirmiş olduğu düşünülerek baş kısmının suya batmasına sebebiyet vermeden kişiyi yan olarak çevrilmeli, burundan yada ağız kısmından 1-2 kez orta kuvvette hava üfleme yolu ile akciğerlere giden hat üzerindeki tıkanıklığı gidermek yeterli olacaktır. Bu durumda mağdur nefes almaya başlıyacaktır. Mağdur kendine geldiği an istem dışı hareketler ve panik yapabilir. Bu durumda sakin olup tam olarak kendine gelene kadar mağdur ile bağlantıyı kesmemek gereklidir.



DİPTE BAYILMA

Çok Derin suda -30,-35 gibi bir derinlikte bayılan kişiyi yüzeye çıkarmak çok zor olsada yinede sakince dalıp kurbanı iyice kavradıktan sonra ilk yapmamız gereken bir elimizle kendi kemerimizi yada mağdurun kemerini atmak olmalıdır., Ancak bu derinlikten birini panik yapmadan inip çıkarmak ciddi Disiplin ve Apnea gerektirir. Kurtarma esnasında yüzeyde her iki dalgıcında bayılma geçirme riski yüksektir. İlk etapta yüzeyde şamandıra var ise kişi kendini ve mağuru sabit tutmalı., Öncelikle kendini emniyet altına almalı, kendi maskesini ve sonra mağdurun maskesini ve şnorkelini çıkarmalıdır. Yapılan işlem yukarda ki ile aynıdır.,
Hepsinde mümkün mertebe sakin olmak, panik yapmamak birincil önceliktir. Kişi 30sn yada 45sn sonra bile hayata dönse bile oluşan bilinç kaybını vucut tolere eder. Acele etmek, panik yapmak zaman kaybı ve hatadan başka bir şey getirmez.

Su Dışındayken Uygulanacak İlk Yardım

Kazazede yüzeye çıkarıldığı andan itibaren soluk alıp vermesi kontrol edilmelidir. Eğer nefes almıyorsa sırtüstü yüzeyde tutulurken dahi bir el ensye konup baş hafif geriye alınır, diğer el ile burun kapatılarak ağızdan ağıza suni solunuma başlanır. Bundan sonra yapılması gereken ilk iş kazazedeyi tekneye veya karaya almak olmalıdır.

Eğer tekne veya kara uzaksa yaklaşık 8 saniyede bir solunuma devam edilerek bir yandan yüksek sesli uyaran verilerek kazazede sırtüstü yüzer vaziyette yüzdürülmeye devam etmelidir. Bu esnada ağırlık kemerleri atılmış olmalıdır.

Karaya veya tekne çıktıktan sonra yapılması gerken ilk iş havayolunu açık tutmanın yanısıra kalp atımını kontrol etmektir. havayolunu açık tutmak için baş yan tarafa yatırılır. En sağlıklısı nabzı boyundan kontrol etmektir. Eğer kalp atmıyorsa, kazazede sırtüsütü yatarken kollar dik, sağ elin avucu ile sternum yani iman tahtası üzerinde bastırılır, diğer elin avucu da aynı pozisyonda 90 derece dik olacak şekilde sağ elin sırtına konur. Omuz ağırlığı verilecek biçimde pompa hareketi biçiminde kalp masajı yapılır.


Eğer tek kişi iseniz 15 kalp masajı/ 2 soluk, eğer iki kişi iseniz 4 masaj/ 1 soluk biçiminde yaşam desteğine devam edilir. İki kişi iseniz arada değişin çünkü yorulursunuz. Bunlar dışında sizlerin yapabileceği pek de bir şey yok. Bundan sonra yapılacak iş hastaneye gitmek olacaktır.

Bu işi yaparken dikkat edilmesi gereken çok önemli noktalar vardır.

Herşeyden önce kalp masajının sakın ola çalışan kalbe yapmayın çünkü doğrudan çalışan kalbin durmasına neden olursunuz. Bu nedenle mutlaka kalbin kesinlikle durduğundan emin olun.

İkincisi yapay solunum uygularken baş mutlaka geride olmalıdır. Baş geriye doğru yatmamışsa verdiğiniz hava burundan geri çıkar. Göğüs kafesinin şiştiğini mutlaka görün.




Alıntıdır

 

Rekor Avlar

     

Riva Mayıs 2010

Riva da çok dalgalı bir mayıs ayında tek yaptığım dalışta bu rus kefali denk geldi. Dalgalar o kadar fazlaydı ki dipte tutunmak için tuttuğum yosunlar elimde kalıyordu. Dalış bittiğinde kelimenin tam anlamıyla içmeden sarhoş olmuştum.